7 Şubat 2018 Çarşamba

Hassasiyet mi?  Aman uzak olsun!


Eğer  hassas  biriysen,  bütün dünya senin üzerine oynar.  Kendi anan baban bile olsa!   Bu böyle biline!

Kırk yılın başı istemeden yaptığın ortalama bir şey dahi  sağlam ayar sebebi olabilir;  halbuki aynı tavrı aynı ortamdaki başka birisi alışkanlık haline getirmiş bile olabilir.  Ama herkes onu  "O da öyle bir insan işte!"  diyerek  'öyle'  (yani olduğu gibi)  kabul ettiğinden, mevzubahis hareketleri tartışma konusu dahi olmaz,  hatta uyarı bile almayabilir.  Ama hassası ezmeye fırsat bulduğunda kimse bu golü kaçırmaz.  Çoğu insan böyledir.

Bu arada kanun mu  kader mi  yoksa "manyetik çekim alanı" kuralı gereği midir bilinmez,  hassaslar çoğu zaman birbirlerine destek de ver(e)mezler.  Benzerleri arasında âdeta görünmez olurlar.  Böylece daha da yalnızlaşıp giderler.

Gürültü kirliliğinin  rahatsız edici ve sağlığa zararlı seviyelerde olduğu;  gürültünün, yüksek sesle ve durmadan telefonda konuşma gibi eylemlerin normal karşılandığı bir toplumda yaşıyoruz. Kütüphaneler bile ahâlinin sohbet aşkını gemleyememesi yüzünden sessizlik şartını sağlayamıyor.  Yüz kere de, bin kere de desen;  gürültüden rahatsız olanları anormal gören insanlar arasında yaşadığımızı tekrar tekrar deneyimlemek durumunda kalıyoruz.  Bu ve bunun gibi pek çok etkiden dolayı;  hassas insanlarda mide ve sindirim sistemi sorunları, sinirsel sorunlar, depresyon, içine atma, çift ruh geliştirme  (içinden dolup taşıp sövüp sayarken, dışından hep nazik ve sevecen bir tutum sergileme)  gibi belirtiler ortaklaşır.

Bu mutsuz insanlar,  hiç dağılmayan sisler kaplamış bulanık ruhlarıyla elbette çevrelerine de  negatif enerji  yaymaya başlar.
Sonra her şeyden alınıp gücenirler... İlginçtir ki,  çevredeki iyi niyetli insanlar bile gücendirici,  kırıcı şeyler yapmaktadır.
Olumsuzluk diz boyu anlayacağınız.
İyisi mi bütün hassas insanları toptan yok edelim kampanyası başlatılsın,  olsun bitsin bu iş.