20 Aralık 2015 Pazar

  GAZETECİLİK NEDİR,   NE DEĞİLDİR?

Peşinen söyleyeyim, gazetecilik insanları çocukları üzerinden "vurmak" değildir.  Çoluk-çocuk/eş-sevgili/ana-baba ile ilgili materyal toplayıp, sevmediği kişileri bunlar üzerinden hedef göstermek, ülkemizde gazeteciler için fazlasıyla sıradanlaştı oysa.
Bunda sıradan insanların tepkisizliğinin de etkisi büyük.

Olay ne?   Bir tanesine beraberce bakalım.


Melis  Alphan.
Hürriyet gazetesinde moda yazarı.
Genç, güzel, akıllı bir kadın gazeteci.
Sosyal medyada ise şu çirkinlikte hedef almalar yapıyor:
"Kezban Hatemi'nin oğluyla birkaç yıl evvel yaptığım röportajı artık haftada bir koyacağım buraya. Herkes tanısın  http://m.hurriyet.com.tr/annem- …"
(@melisalphan)


Şimdi bu ne çirkinliktir böyle?
Aylar yıllar öncesinden yaptığın bir söyleşiyi hedef göstere göstere tvikleme, "haftada bir karalama yapmak ile övünme" ve "Bu ne kepazeliktir?"  diyene  anında blok atma!

Köşelerini, hiçbir ahlaki kaygı gütmeden kendi nefretlerini yayma aracı olarak kullanmak...
Gözüne kestirdiğin kişileri durmadan hedef almak...
Cevap hakkına müsaade etmemek...
Yalan haber yaymakta sakınca görmemek...
"Dinlerden nefret ediyorum"  diye imanlı insanlar hakkında durmadan fitne fücûr...
Muazzam kibir...


Üstelik bir moda yazarı bunu neden yapar?
Melis Alphan, dinlerin icat edildiği gibi şeyler söylemişti. İslam peygamberi hakkındaki sözleri malum.
 (Ayrıca kendisinin  "kripto"  olduğundan şüpheleniyorum. Kimliğini açıkça belli edemeyenlerde görülen türden özel bir kine sahip.)

Şimdi bir insan Tanrı'ya inanmayabilir, tüm dinlerin saçmalık olduğunu düşünebilir, bu görüşlerini beyan edebilir, bunları yayabilir... Ama kendisi inanmıyor ve "Tanrı" sözcüğünden dahi nefret ediyor diye;  imanlı gördüğü kişileri çoluk çocukları üzerinden hedef göstermek  ve  aşağılamak da nedir?
İşte bu  Türkiye'de  "gazetecilik"tir.

Sonra şikayet ettikleri şey:  "Gazeteciler"  tutuklanıp hapse atılırken halk neden sessiz kalıyormuş?
Gazeteciliği taşıdığınız nokta bu!  Önce kişinin kendisinin yaptığı işe bir saygısı olmalı.
Bir de en ufak eleştiriye tahammülü olmamak da ülkemizde "gazeteci"  olmanın  temel şartlarından.
Ama Erdoğan  "diktatör!"
  (tencere-kapak ?)


Mesela Akit gibi bir gazete kalkıp makam sahibi, muhalefet partisi lideri veya bazı ünlülerin çocukları ile negatif söyleşiler yayınlayıp onları içkili ortamlarda sigara-alkol bu şekilde fotolar ile yayınlayıp, evlatlarından uyuşturucu alanları afişe edip "Herkes tanısın bunları!" filan dese buna tepki gösterecek kitle; aynısını başka bir cenah yaptığında üç maymunu oynuyor.

Doğan Medya'nın bünyesi bu tip irinlerle kaynıyor. Ama Akit'ten farklı olarak,  hepsi güzel makyajlanıyor  ve  kamufle ediliyor.
Bunu yapan da  "Halkımız cahil!"ci  kitle   :))

  EDIT:    "Kezban Hatemi'nin oğlu!"  derken  Melis Alphan'daki  o nefret ve çekememezlik  :)


EDIT 2020:   Bir markanın (Levi's) reklamlarında oynuyor şu aralar. "Sesi olmayan insanların sesi olmaya ve kadın sorunlarına çalışıyormuş",  öyle diyor reklamda.. Dünyanın en kısa yalanlarından biri olsa gerek. Bencilliğe ve dik başlılığa insanoğlunun bulduğu kılıflar sanırım asla tükenmeyecek. Kendi görüşünde olmayan herkesi susturmaya çalışan ve yok sayan nefret dolu insanların bu kadar rahat duyar kasabilmesi ise ayrı bir muamma!


3 Aralık 2015 Perşembe

 2015:  TR'de Seçimler ve Terörün yılı

Yine uzun zaman oldu buraya notlar düşmeyeli.
Geçtiğimiz gün  Can DÜNDAR  adlı  "gazeteci"  tutuklanıp da  sosyal medyamız gene suni bir vaveyla ile dolunca,  artık bir şeyler yazmak istedim.
Ama önce,  buraya uğramadığım zamanlarda yaşanmış bazı olayların kolajını sunmak istiyorum kısaca:

Yoğun halde  Seçimler  vardı  2015 Türkiye gündeminde.
_Haziran 2015'te:   HDP %10 barajını aşıp  Meclis'te 80 milletvekilliği alarak büyük bir sürpriz yaptı. Kürt siyasi hareketinin bu başarısı bazı çevrelerde şok etkisi yaptı tabii. Artan terör olayları ve toplumsal gerginlik, insanları huzur ve istikrara yöneltti. Velhasıl hiçbir siyasi parti tek başına iktidar olabilmek için gerekli çoğunluğa ve sandalye sayısına ulaşamayınca, (ve koalisyon görüşmeleri de sonuç vermeyince, iktidar partisine ve teröre karşı ülkeyi yönetmeye/idare etmeye talip çıkmayınca, Cumhurbaşkanı faktörü de ortada iken) ;

_1 Kasım 2015'te:   Tekrar seçime gidildi. Böylece içimiz dışımız zaten haddinden fazla siyaset ile dolmamış gibi,  bir de  "duble seçim" yaşadık bu yıl.   AK Parti  (%49'luk oy çoğunluğu ile) yine birinci parti çıktı, herşey böylece tamamına erdi. Şu anda da hükümeti kurdu/kuruyor. (Hatta damat Berat Albayrak  "Enerji Bakanı"  oldu bile.)


Sosyal medyada, secim sonucu ortaya cikan tabloya memnuniyetsizligini belirtmek icin, icinde yasadiklari toplumu asagilayan, kücümseyen, hor gören bazi paylasimlar var.
Toplumu kücümsemek (koyun sürüsü, sigir, mal, cahil, satilmis) asagilamak ve dislamak bu gibi durumlarda her görüsten insanlarin sikca basvurdugu bir yöntem. Bence böyle bir tavir icinde olanlar eger bir seyleri degistirme arzusu, ideali, yönelimi tasiyorlarsa önce kendilerinden baslasinlar.
Kendi kücük DEVRIMLERINI yapamayanlar, büyük dönüsümler ve degisimler icin  YOL'a  cikmasinlar.
Yok celladin bicagini yalarmis   vay makarna kömüre satarmis...   Bu vb pek cok tanimlama.
Bunlari söyleyip yazanlar, kendilerinin de o toplumun birer parcasi olduklarini unutmasinlar.
(Vasıf Kayhan Bayırlı   -  5 Kasım 2015,   Facebook)



"2015 seçimlerine giderken" yazımda da kullandığım, "Klozet Kapağı Partisi" üzerine bir metafor. Ve hemen yanına seçim sonuçları üzerine bir yorum daha alıntılamak istiyorum:

"Siz daha Said i Nursi nin, Medine Sözlesmesinin arkasinda durmaya devam edin. HDP ye gecen secimde oy veren CHPliler ile "radikal sol" gene oy verdi. HDP yi satanlar kimler mi? Gecen secimlerde HDP ye oy veren Kürtler. Hainleri önce icinizde arayin.  İkinci olarak  halk dalkavuklugu ve siyasi ilkesizlikle bu isler bu kadar olur. CHP ye bir sey demiycem, 17 Aralik tan beri  Cemaat ve Frankfurt Darbecisi Dogan Medya nin kucagindan kalkmiyor. Hani derler ya;  Adam sahneyi dolduramiyor kardesim.

Son söz cok bilmis bir kisim "sosyalist" köse yazarlarina. Caniniz sikildikca Istanbulda her konuda yürüyüs düzenleyebilirsiniz. Siyasal popülizm arayipta bulamadiginiz, politik mastürbasyon üzerinden halk, millet, toplum denen nesneyi asagilamayada devam. Neymis zeka testi yapiliyormus. Lan lümpen misyoner yavsak, sizin gibiler hic hayatiniz boyunca liberalist-kapitalizmin hakim oldugu bir toplumda kuramsal, felsefi düzeyde bir metin yazdiniz mi?
Sabah aksam popülizme devam, daha cok ekmek yersiniz o köse baslarindan."                  (Vasıf Kayhan Bayırlı   -  1 Kasım 2015,  FB)




          --> "Seçimlere gidildi"  dedim gerçi ama,  genel seçimlerde ben yine oy kullanmadım.   Bilinçli olarak oy kullanmayacağımı söylediğimde duyduğum küfrün-alayın haddi hesabı olmayan,  evlatlıktan reddedilmeye kadar vardığım anlar yaşadım.  Neymiş,  bu durum en çok AKP'nin işine yararmış!  Gündemleriniz ve seçimlerinizle varın ülkeyi siz kurtarın, daha ne?   Yalnız bırakın beni!
_Neden oy kullanmıyorum?
"Ehven-i şer",  yani  "kötünün iyisi"  anlayışı ile hareketi uygun görmüyorum.   İster adı açıkça anılarak olsun,  ister bazı göndermeler ve imalar ile olsun; sürekli coğrafyanın kaderini de ilgilendirecek şekilde yeni bir dünya düzeni fiili gücünü hissettirirken; dibimizde (büyük güçlerin lafta karşı olduğu ama -nedense-  hiç kimsenin ilişmediği)  IŞİD / ISIS gelişirken;  bizim ülkemizdekiler   "A partisi mi,  C mi,  H mi?...."   (Bunun daha X'e Z'ye kadar yolu var)  bunlar üzerinden birini seçerek kaderin ters ağlarını alt edebileceğini filan düşünüyor.  Vatandaşlar  "Ooooo piti piti"  üzerinden birbirini yiyor,  en son söylenecek laflar kibirle söylenerek gerilim harlanıyor,  daha ne denir?  Varın hayrını görün!<--




2015,   patlayan bombalar  ve  terör saldırılarının  da  yılı  oldu.

TR'de:   -> İstanbul Çağlayan Adliyesi'ndeki savcı rehin alma ve öldürme olayı   (31 Mart 2015)
-> Seçime yaklaşırken Adana ve Mersin'deki HDP merkezlerinde neredeyse eş zamanlı patlatılan bombalar...

-> 7 Haziran seçimlerine iki günden az zaman kala, HDP Diyarbakır mitinginde trafo önünde patlatılan bomba (?)  ve artan gerilim...

-> 20 Temmuz 2015 Pazartesi günü yaşanan, Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde gerçekleştirilen bombalı intihar saldırısı.   Ayn-el Arap/Kobani'ye gitmek üzere Suruç'a gelen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyesi gruptan  30 küsür insanımız öldü,  100 küsürü de yaralandı.  Olay IŞİD'e bağlandı. Gencecik canlar gitti. Gene ölü gençlerin resimleri paylaşıldı sosyal medyada,  gene ölüler sevildi.

-> 10 Ekim 2015 Cumartesi sabahında Ankara Garı önünde art arda gerçekleşen iki intihar saldırısı ile 100 kişi öldü.  Yıkıcı,  şok edici bir saldırıydı.  Olay yerinde olup da hayatta kalmış insanların bazısı hayat boyu bunun psikolojik izlerini taşıyacak, belki kalabalıklar arasında olmaktan hep korkacaktır.  Benim izlerken kanım dondu.
Ankara,  sen ne berbat bir şehirsin!

-> Güneydoğuda çeşitli askeri geçiş noktalarına döşenmiş mayınların patlaması sonucu yıl boyu gelen ölümler...   Yollara mayınlar döşenmiş, birileri bundan haberdarmış,  engel olun(a)mamış...
Ve artan terör saldırıları ile gelen "şehit" haberleri üzerinden yeniden milliyetçi jargon yüceltilmesine geçiş.

-> İstanbul Bayrampaşa metro istasyonunun az ilerisinde gerçekleşen patlama.   (1 Aralık 2015)
(Bu şekil patlamalar özellikle büyük şehirlerde devam edecek sanırım.)

--> Bu arada içeride  The Cemaat  gerginliği devam ediyor. Yıllarca sürecek bir mesele.

-> Sedat Pekerlemeler...

-> Silvan'da günlerdir yaşananlar... Hendekler, sokağa çıkma yasakları, sıkı yönetim tartışmaları...  (Hendek Operasyonları - Ağustos 2015'te başlamıştı.)


"90larda köyler boşalıyordu,  şimdi kasabalar,  şehirler,  biz de 10 yıl sonra anlatırız herhalde birilerine."   (@dogangurpinar)

Ülkenin doğusu yangın yeri ama ziyanı yok. Şimdi 8-9 yaşında olanlar 10 sene sonra büyüyüp hesap sorduğunda suçu yine medyaya atarız.     (@mortifera)

--> Derken benim bu yazıyı yazdığım sıralarda  Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi  bir silahlı çatışmada öldürüldü.   (28 Kasım 2015 Cumartesi)
"Yine ılımlı bir isim öldürüldü. Bu da önemli"  diyor  Twitter'da bir dost.

Zulüm politikleştirir. Kürtler TR'nin en politik halkı.
Tahir Elçi'nin sınıfından aydınların bugün cesaretle seslerini yükseltmesi gerekiyor.
Elçi'nin son mesajları: PKK terörist değildir, hendek siyaseti yanlıştır. Bu her 2 cepheden savaş isteyenlere karşı cesur 1 aydın itirazdır.
İnkar-imha rejimine direnişe terörizm demek Kürdün vicdanına sığmaz, vatanımız ortaktır diyen Türkiyeli hendek saçmalığını onaylayamaz.
Bugün bedeli ne olursa olsun Kürtlüğünden vazgeçmeyen ama birlikte yaşayabileceğimize inanan gerçek bir Türkiyeli yurtseveri kaybettik.
(@hbk   -  28.11.2015,  Twitter)



Bu arada  ortam  yalan haberlerden,  fotoşop görüntülerden geçilmiyor.
Eski görüntüler yeni imiş gibi veriliyor,  başka başka yerler   başka ülkeler ve farklı konular ile ilgili görsel materyaller çarpıtma aracı olarak sunuluyor. Masa başı tekniklerle gerçekte olmayan detaylar fotolara ekleniyor ve daha bir dolu naylon saçmalık!




Dünya'da:   Irak ve Suriye üzerinde yayılan,  ancak yan etkileri tüm dünyada hissedilen IŞİD terörü  (Allah adına silaha davranan aslanlar  cennetin peşinde  reloaded!)  ve bölgeden doğan muazzam bir göçmen, mülteci sorunu!   Bodrum kıyılarına vurmuş çocuk cesedi,  Akdeniz'de botları batırılan insanlar...  Avrupa'nın (ve Batı'nın), bu insanlara karşı Türkiye'yi bir tampon bölge olarak kullanmak istemesi.

Fransa'da:  --> 7 Ocak 2015 tarihinde Charlie Hebdo adlı mizah dergisine yapılan silahlı saldırı'da  11 kişi öldü, 11 kişi yaralandı. Binanın dışında bekleyen polis görevlisini de öldürdükleri olayın görüntüleri, bunun bir avuç İslami cihatçı filan değil,  özel askeri eğitim almış profesyonellerce yapılmış organize bir iş olduğunu muştuluyordu.
Saldırıyı gerçekleştirenlerin  "El Kaide-Yemen kolu"  olduğu söylendi.

_Peki neden,  ne amaçla yapılmış bu saldırı?
Danimarka'da geçtiğimiz yıllarda bir "karikatür krizi" yaşanmıştı hatırlarsanız (sene: 2006). Bir gazetenin yayınladığı Muhammed karikatürleri hakkında dava açılmış,  sonuç alınamamıştı.   (Artık ne sonucu bekleniyorduysa?)
Bu arada İslam karşıtı bir film,  (hiçbir sinema çevresinde adını duymadığım, ancak Müslümanlar için pek bir anlamlı olmuş nedense) "Innocence of Muslims/Müslümanların Masumiyeti"  adlı film rahatsızlık yaratmış.   Üstüne ABD'nin Florida eyaletinde Kur'an yakan rahip...
Tüm bu infial yaratan şeylerin üstüne,  ilerleyen yıllarda Charlie Hebdo'nun  (mizah dergisi)  kapağında Hazreti Muhammed'i tarif ettiği söylenen bir karikatür yayınlanınca hassasiyetler denizi artık taşmış!

Ne  kadar  ilginçtir  ki;
cetvelle sınırları çizilirken, yer altı-üstü kaynakları bölüşülürken,  birbirlerine düşürülür  ve  kırdırılırken  çıtı çıkmayan  İslam ümmeti;
bir karikatür yüzünden  başkentlerde ayaklanıyor,  egemenlerin büyükelçileri yerlerde sürükleniyor,  kafalara sıkılıyor...  (Libya 2012 - ABD Büyükelçisi'nin öldürülmesi)

İnşa etmek ve kendi kaderi üzerinde söz sahibi olmaktansa, başkalarının dünyalarını mahvetmeyi kıstas ve amaç olarak belirlemek...  "Ümmet"in  21. yüzyılda geldiği nokta bu.




  --> 13 Kasım 2015:   Fransa'nın başkenti Paris'te pek çok noktaya eş zamanlı terör saldırıları düzenlendi. Onlarca insan (en az 130 kişi) hayatını kaybetti, yaralılar ve şoku yaşamış olanlar da cabası.
Stadyum ve restoran, konser salonu, alışveriş merkezi, metro...

        Sen adamların ülkesine göç et/sığın.   Sonra (emir/vakit gelince) düğmeye bas, insanları tara, öldür!   İşte böyle kafalar...
Bu arada Türkiye'de -elbette- bu gelişmelere sevinen bir kesim de var. Özellikle sosyal medyada Paris olaylarına "Oh olsun, eki eki! :)" diye yaklaşan  "demokrat Genç Siviller"i  de görmek nasip oldu.



Amerika'da:   2 Aralık 2015'te Kaliforniya eyaletindeki San Bernardino şehrinde bir toplu katliam gerçekleşti.  14 kişi öldürüldü.  Önce  IŞİD bağlantısı var deniyordu,  sonra bağlantı yok dendi.  Zanlı eşlerin ikisi  Polisle girdikleri çatışmada öldürüldü.
(San Bernardino Shooting)


Rusya:   23 Kasım'da Türkiye sınırına yakın uçuşu sırasında hava sahasını ihlal etmesi ve uyarılara cevap vermemesi gerekçesi ile TR bir Rus savaş uçağını düşürdü.   ("Russian warplane shot down near Turkey-Syria border")

İki pilotun son anda uçaktan atladığının yakınlardan görüldüğü söyleniyor. Videosu paylaşılanlardan ben tek bir pilotu seçebildim, o da alandaki Türkmen askerler tarafından öldürülmüş sanırım.  (Poz vermeyi de ihmal etmemişler.)  Pilotları aramak için bölgeye gelen,  yere inmiş bir Rus helikopterini  tekbir sesleri eşliğinde vurarak alçak ve aptalca bir işe de imza atmışlar.

"3.Dünya Savaşı Bayırbucak Türkmenleri yüzünden çıkıyormuş   haha"                 (Kaiser Z. Beyner - FB)


      Bir yorumcu, Rusya ile yaşanan bu gerginliği "yeni Mavi Marmara arayışı"na  bağlamış ve şöyle demiş:

      "7 Haziranda geri adım atılan başkanlık sistemini 6 ay içinde referanduma götürmeyi planlıyorlar. Seçimler nedeniyle arka planda kalan ve dandik konularda bile açıklama yapmaya başlayıp yüzünü eskiten Erdoğan'ın bu sebeple yeni bir Mavi Marmara'ya ihtiyacı vardı. Rusya'ya dayılık yapmanın asli sebebi bu.. Erdogan ya hep ya hiç diyor."  Ayrıca Arap dünyasında kaybedilen prestijin geri kazanılması ve Enerji Bakanlığı'na getirilen "güvenilir damat" eleştirilerini savsaklamak gerekçeleri de yer alıyor.  Ayrıca Cemaatçi abiler de bu uçak düşürme mevzusundan memnun görünüyor.  (sosyal medya izlenimi)

Bu arada kaç gündür  "IŞİD / İSİS ile mücadele"  diye İSİS'le gerçek anlamda ilgisi olmayan alanları,  özellikle Suriye'deki Esad muhalifleri ile Türkmenlerin tepesine bomba yağdıran Rusya'ya karşı böyle bir girişim, bazılarını sevindirmişe benziyor. Rusya bu olayı doğru değerlendirecektir, diye düşünüyorum.  Bu arada Erdoğan'a ateş püsküren sosyal medyalamacılar şimdi de Putinci oldu   :)



- AÇIK TEŞEKKÜR -
Rus uçağı ve Türkmenlerle ilgili yüzlere varan farklı yorumu anında üretip paylaşmak suretiyle bizi irşat eden dostlara,
Bölgeye parmak atan güçlerin bir türlü çözemediğimiz sayısız tezgahını şipşak yorumlayarak dakika gecikmeden bizi şüpheden halas eden jet yorumcularımıza,
Büyük resmi derhal çözümleyerek atideki tehditlere karşı ikaz eden iyi insanlara,
Bizi bilgisizliğimizin hazin yalnızlığına terk etmeyen tüm hayırseverlere,
Bizi haber ve yorum için namerde muhtaç etmeyen tüm eş, dost ve akrabalarımıza bahusus ve alenen teşekkürü borç bilir, bilvesile en halisane tebrik ve temennilerimizi arz ederiz, efendim.
(Mehmet Tanju Akad   -   24 Kasım 2015,  FB)

(Her Son dakika olayında, daha o dakka faili keşfedip kara propagandaya başlayanlara açık teşekkür,  ARO)


"Turkiye Erdogan doneminde seklen dogululasirken fiilen batililasiyor. Allah'a maddi cikar icin tapan bir toplum kapitalist degil de nedir? Ataturk, Islam cografyasinda ilk kez sekuler bir devlet kurdu ve Islam'a buyuk bir darbe vurdu. Simdi Turkiye, Islam dunyasinin ilk kapitalist toplumunun yukselisine sahne oluyor. Ama sorunlar var. Islam, Ronesans-Reform'u gormezden gelmeye kalkiyor. Araplarin yayilmaci doneminin resmi ideolojisi Islam fasizme yatkin. Turk kapitalizminin beyni olan  orta sinif,  Ataturk'e hayran ve Erdogan'dan tiksiniyor. Ben bu karmasik tabloya bakinca heyecanlaniyorum. Riskler goruyorum, ama firsatlar da goruyorum.  Einstein,  "Invention comes to the prepared mind"  demisti. Cagdas, laik, duzgun paylasan, cevreci, humanist Turkiye isteyen insanlarimiz; uzerlerinden karamsarligi atmadikca yukarida acikladigim sureci yonlendirme sanslari olmayacak. Cunku birakin bulusa hazir olmayi, bulus olabilecegine inanmiyorlar bile. Kapitalizmi Islam ile pekistiren oligarsinin hakim oldugu, buyuk cogunlugun alabildigine somuruldugu bir toplumda sekuler sol bir muhalefet potansiyeli var midir? Vardir. Bu potansiyelin guce donusmesinin onunde uc engel var. Mal sahibi ABD'nin sol alerjisi, solun ABD alerjisi, sekuler Turk orta sinifinin beyinsizligi. ABD'nin MSP'ye alerjisi vardi, MSP'nin ABD'ye alerjisi vardi, Erbakan ve politburosu beyinsizdi. Sonra ne oldu?  Beyni olan biri geldi potansiyeli iktidara donusturdu. Ama iktidara yapisti, secimle gitmiyor. Diyalektik isliyor. Yeni bir potansiyel doguyor.  Beyni olan biri araniyor."
(Õmer Tanrıkulu   bir FB yorumu)



Diyarbakır,  MTA,  bıktırmak,  ölüm,  para,  internet,  burası Türkiye, Doğu/Batı, English, isyan, kader