23 Nisan 2015 Perşembe

 Aniden bastıran gösteri yürüyüşlerinden sakınınız


İstanbul Çağlayan Adliyesi'ndeki savcı rehin alma ve öldürme olayından sonra  (31 Mart 2015) ,
12 Nisan Pazar günü Grup Yorum'un Bakırköy Adliyesi yakınında vereceği konser iptal edilmiş.
Karara isyan eden bir grup,  gösteri yürüyüşü başlatmış.
Bu hengameden habersiz İstanbul'a ve Bakırköy yakınlarına gelen bana da bir hoşgeldin partisi vermiş oldular böylece.

Sıradan insanlarda artık bu göstericilere karşı öyle bir korku oluşmuş ki,  İncirli Caddesi'nde  "Baskılar bizi yıldıramaz!"  bağrışlarının duyulmaya başlamasıyla birlikte  açık alandaki herkes derhal kaçışmaya başladı.  Sivri zekalı bense ara sokaklara koşturmaya başlayan kişilerden biriydim.

Daha ne olduğunu anlayamadan;  olaya müdahale için gelen iki araba çelik kuvvet,  ve bir anda kendimi "gaz ve toz bulutu"nun ortasında bulmam...   Gideceğim yeri zaten tam bilmiyorum,  tahminen yolu bulmaya çalışırken  bide durmadan yan sokaklara kaçışma ve atılan gazlar eklenince panik oldum.  Yolda öyle bir yere çıktım ki sola gideyim dedim,  solda çöp tenekelerini devirip ateşe verenler  ve koşturanlar vardı.  Bari sağa doğru koşayım dedim,  az sayıda da olsa ülkücü bir grup bir minibüsten inip karşı grubu beklemeye başladı.  Dükkanlarsa kepenk kapatmaya başlamışlardı bile.  Artık dükkanlara sığınmak için çok geçti.
Tam karşımda ise  Bakırköy  (Zuhuratbaba)  Mezarlığı!

Bir o yana bir bu yana!   Ne yapacağımı şaşırıp kan ter içinde kendimi mezarlığın yakınlarındaki Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne attım sonunda.  Neden sonra da o arbedede bir türlü gelmeyen bir taksiye atlayıp -nereyi söylesem bilmediğini söyleyen taksiciye-  bilmediğim bir yolu,  telefondan bana anlatılandan o ruh haliyle anladığım kadarıyla tarif etmeye çalışarak gideceğim yere varmaya çalıştım.  Taksici nereyi desem bilmediğini söylüyor,  yol kenarında durup tarif sorduğumuz insanlar da söz birliği etmişçesine bilmediklerini söyleyince taksici  "Siz en iyisi inip başka bir araca binin!"  demesin mi?

Neyse ki sonunda denk geldiğimiz bir kapıcı,  Bakırköy Spor Klübü'ne nasıl gidileceğini söyledi de  bu işkence daha fazla uzamadı.   Meğerse iki-üç sokak mesafede olan bir yermiş,  hatta bir seferinde farkında olmadan tam önünden geçmişiz;  ama kime sorsak hepsi söz birliği etmişçesine  "Bilmiyorum!"  demede...

Yaşadığım panikten gayrı,  kendimi bildim bileli  sırtıma yüklendiğim bağışıklık ve kulak-burun-boğaz, bademcik derdim de eklenince;  o kadar koşturma, gerginlik, stres, ter,  güneşli hava ama soğuk esen rüzgar derken...
Neticede olayın ertesi gününden beri fena hastayım.  Nefes alamıyorum,  ses dersen gene travestiler gibi!
Velhasıl eğer sizin de benim gibi yıldızınız azametli düşükse,  en azından Kasımdaki seçimlere kadar belaya çifte hazırlıklı olarak yollara çıkmakta fayda var.
Sağlam kalın,  selametle.


Hiç yorum yok: