16 Ocak 2013 Çarşamba

 Life of Pi  /  Pi'nin Yaşamı


Cumartesi günü full dolu büyük bir sinema salonunda en arka koltukta, üç boyutlu (3D) olarak izlediğimiz filmdi. Salona girerken bize verilen gözlüklerin camları o kadar kirliydi ki, zaten normalde de gözlük takan biri olarak o buğulu camlarda önümü görmem oldukça zorlaştığından, film başlayana dek bulduğumuz mendillerle temizlik yapmak durumunda kaldık.

Life of Pi, etkileyici görselleri olan fantastik bir macera filmi. Yann Martel adlı yazarın 2001 yılında basımı yapılmış aynı isimli romanından uyarlanmış sinemaya. Kitabın Man Booker Roman Ödülü aldığını da söyleyeyim.

İman  ve  inanç,  eserin kurgusunda önemli bir yere sahip.
"Şimdi elimizde iki hikaye var:  Birincisi izlediğimiz hikaye. Pi'ın kaplanla beraber yaşadığı maceralar, büyülü ada ve orada yaşadığı mucize... Tanrının Pi'ın sesini duyması ve onu kurtarması.
İkincisi ise Japonlara anlattığı, güya yalan olan hikaye. İnsanların birbirini yediği, öldürdüğü... Kötülüğün ve pisliğin doruklarında yaşandığı hikaye. Aynı Pi'ın babasının inançsız olmasına sebep olan olaydaki gibi, Tanrının tüm bunlar olurken kullarının sesini duymaması.

Yazarı Tanrıya inandırma iddiasıyla ortaya çıkan, ama yetişkin Pi'ın "Ben hikayemi anlatayım, sen istediğine inan" diyerek başladığı hikaye çok harika bir yere bağlanıyor."
(bugunku antremanda goz dolduran futbolcu.  #31710870, Ek$i Sözlük)


(Salondaki huysuzluk yapan 4-5 yaşlarındaki bir çocuk yüzünden, ikinci yarıda filmle olan alakam büyük ölçüde zedelendi maalesef.  Bazı ana-babalar gerçekten ne kadar rahat?!)

   Sinema'dan  söz açılmışken,   son yıllarda beni en çok etkileyen  film  CLOUD ATLAS  oldu.


İyi seyirler!

Hiç yorum yok: