12 Nisan 2011 Salı

 Yasaklar ve uzun bir aradan sonra tekrar merhaba

Selam.  Neredeyse 1 aydan fazla bir zamandan sonra tekrar bir şeyler yazıyorum buraya,  ki bu kadar aradan sonra kolay değil benim açımdan. Hatırlarsanız geçen ayki Blogger/Blogspot kapatma kararı sebebiyle bloglara erişim yasağı getirilmişti. Geçici çözümler bularak (DNS ayarları vs.) girmeyi başaranlarımız olsa da;  açıkçası kendi adıma bir kopuş,  böyle bir absürd yasakçılık anlayışından tiksinme halleri içerisindeydim.  Bu süreçte blog yazarlığı ile aramda bir soğuma yaşadım.

Yazma işi böyle işte!  Düzenli zaman ayır(a)mayınca kopuyor ve soğuyorsun. Bazen de şöyle oluyor:  Diyelim ki yazmak istediğin çok şey var önünde, zamanın da var.  "Hangisinden başlayayım, hangisine yoğunlaşayım?" kararsızlığından bir türlü başlayamıyorsun.  Açıkçası durumum böyle.

Bu çekingenlik halini aşmaya çalışırken,  ufak bir giriş olarak yakın zaman içerisinde ülkemizde hatırladığım internet yasaklarından biraz bahsetmek istiyorum.


"Atatürk'e hakaret videoları" öne sürülerek sosyal paylaşım sitesi YouTube'un kapatılması vardı önce. (Aslında şeffaf, askerler ve siyasetçiler ile ilgili videoların kamuya açıldığı bir mekanı kapatmak ve yasakçılıktı bu kararın sebebi. Atatürk videoları ve Atatürk'ü koruma kanunu bu işin kılıfı oldu bence.)  Yasağa rağmen, ufak DNS ayarları veya Hosts dosyasındaki değişimlerle YouTube'a girmeye devam ettik. Yıllar sonra hem siteye olan ilgi-alakanın artması hem de "değişen zaman" derken tam YouTube açıldı diye seviniyorduk ki; yasağın kaldırılışı daha birinci ayını doldurmadan bu sefer de Deniz Baykal'ın gizli çekim videoları yüklenmiş diye, başvurusu üzerine YouTube  -tekrar-  kapatıldı.

Bir ara Google'ı kapatalım kampanyası başlatılmıştı hatırlarsanız. Gerekçe: "Vergi vermemesi ve dokunulmazlara karşı hakaret içerikli yayınlar yapılması" olarak açıklanmıştı. AKP'li Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, "Bu ülkeyi Google mı yönetecek?"  diye soruyordu.   (bkz:  Google sansürü)

Adı geçen ilgili siteleri kapatalım furyasında öncelikle AKP hükumetinin adı geçiyordu. Sonradan Atatürkçü Düşünce Derneği de bu yasaklara destek vermişti hatırlarsanız.  ADD Başkanı Tansel Çölaşan'ın yorumu şöyleydi:
"Bizim için Atatürk bir demokrasi ve kadın özgürleşmesi sembolüdür. Bu ona saygı ile ilgilidir.  Mahkemenin verdiği karardan rahatsız değilim."

Yani o da kapatılmalıdır diyordu ve bu hanım Danıştay Eski Başkanvekili!
(bkz:  Gündem Haziran 2010-II)


2010'un sonlarına doğru,  MÜYAP'ın "telif hakları" şikayeti ile müzik dinleme sitesi Fizy de kapatıldı.

Ve nihayet Mart 2011'in ilk günlerinde Blogspot.com/Blogger'a da erişimler engellendi. "Yuh artık!" dedik, bu nasıl "hukuk", bunlar nasıl "hukukçu"?? Bloglar üzerinden Lig TV yayınları yapıldığı gerekçesiyle davayı Digiturk açmış. "Peki neden bütün bloglar cezalandırılıyor?" diye isyan ettik,  Twitter'da #blogumadokunma  dedik.
Bu yapılanın, sırf içinde hırsız bir aile ikamet ediyor diye tüm mahallenin bütün giriş-çıkışların yasaklanmasından ne farkı vardı?


Bu sürecin bana tek kazandırdığı ise (buna bir 'kazanım' denebilirse eğer) Twitter oldu.  Yani daha fazla zaman ayırmaya başladım Twitter'a. Bunun neticesinde yasağın kaldırılışından sonra blogumu ihmal ettim.  (Zaten o nasıl bir "yasak kaldırma" idiyise,  günlerce Blogger'a akşam girdik sabah giremedik veya bir gün açıldı sonraki günler açılmadı... Bu döngüler de baydı tabii.)

Twitter demişken:  140 harf kısıtlaması,  "ben seni ekledim sen de beni ekle yoksa takipten çıkarım"  bakış açısı biraz sıkıcı.  Dahası,  okuduğunu anlamayan bir eğitimli güruh var gerçekten bu ülkede, onlardan kaçış yok.  Bir de ulusalcılardan... Sanırım bütün interneti kaplamışlar:)

.

Hiç yorum yok: