21 Nisan 2011 Perşembe

Ergenekon,  Silivri,  Hukuk,  Yaklaşan Seçimler ve Milletvekili Adayları üzerine


İkinci Ergenekon Davası'nın tutuklu sanığı gazeteci MUSTAFA BALBAY, CHP'den milletvekili adayı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Balbay bizi tercih ederse mutlu oluruz" sözlerine cevaben  "CHP bir siyaset kazanı. Ben de o kazanın içinde yoğrulmaktan mutluluk duyacağım" şeklinde bir yazılı açıklama yaptıktan sonra;  aynı davada yargılanan TUNCAY ÖZKAN  da  CHP'den milletvekili aday adaylığı başvurusunda bulundu.

Başkent Üniversitesi eski Rektörü, Ergenekon tutuklu sanığı MEHMET HABERAL da kadroya katıldı sonra. Kalp rahatsızlığı gerekçesiyle uzun süre hastane nakilleri yapılan ve yaşam tehlikesi bulunduğu dahi söylenen Haberal için Zonguldak birinci,  Mustafa Balbay içinse İzmir birinci bölge birinci sıra deniyor.
(Ecevit-Haberal-Ecevitçi Zonguldak'tan adaylık!)

"M.Haberal yataktan kalkarsa küt diye gidecekti hani??? şiiit Gata sana soruyorum!"   (@ariadne)

"Mehmet Haberal: CHP'den milletvekili adaylığı sonrası turp gibi olan ulusalcı."


Devrimci Karargâh Örgütü'ne yardım ve yataklık suçlamasıyla Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski Emniyet Müdürü HANEFİ AVCI, milletvekili adayı olabilmek için görevinden istifa etti. Önce CHP'den aday olacağı konuşuluyordu ama bu konuda süregelen ön tartışmalar nedeniyle bu olmadı galiba. Liste dışı kalan Avcı, İstanbul 3. Bölge'den bağımsız milletvekili adayı.

Hanefi Avcı; Nur Cemaati'nin Emniyet ve Yargı ile ilgili makamlarda örgütlendiği, Ergenekon soruşturmalarına yön verdiği iddialarını barındıran "Haliç'te yaşayan Simonlar" adlı kitabının yayımından sonra tutuklanmıştı.  Evlilik dışı ilişkisi, kitabın gerçek yazarının kendisi olmadığı gibi birçok gündem dedikodularını da ekleyeyim.



CHP'den milletvekili adayı olmak için başvuran Ergenekon Davası'nın tutuklu sanıklarından Tuncay Özkan liste dışı kaldı. Melih Gökçek'in "seçimlerden sonraki CHP başkanı Tuncay Özkan olacak" kehanet-tweeti belki de dikkat çekiciydi kim bilir? Bunun üzerine İstanbul'dan bağımsız adaylığını koydu. Özkan: "Savcılara sorduğum soruyu sayın Kılıçdaroğlu şimdi size soruyorum, benim suçum ne? Benim adaylık başvurumu neden reddettiniz?  Bu vefasızlık, bu sessizlik niye?"

Bu arada bir diğer Ergenekon tutuklusu Emekli Korgeneral ENGİN ALAN, MHP'den İstanbul 1.Bölge 1.sıradan listeye girdi. CHP'den aday adayı olabilmek için SİNAN AYGÜN, Ankara Ticaret Odası başkanlığından istifa etti ve Ankara'dan CHP MV adayı oldu.  (Bu derece sağcı ve deşifre bir isim bile.)

Yani kıssadan hisse:  ŞAİBELİ TİPLER MECLİSTE!



Biraz da hukukçulara bakalım.  İLHAN CİHANER CHP'den adaylığını koymuştu, ancak o da listelere alınmadı. Hatırlarsanız kendisi Erzincan Cumhuriyet eski Başsavcısı idi ve makamında olaylı bir polis baskını olmuştu. Sonra yargılanmış, görev yeri ve yetkileri değiştirilmişti filan...  İstifa edip  CHP'ye katılmak  ve
12 Haziran seçimleri ile MV olmak istedi ama aday yapılmadı gibi gözüküyor şu tarih itibariyle.

Son dakika:  YSK tarafından verilen kontenjan adayı kararının ardından, İlhan Cihaner  Denizli CHP adayı olarak gösterildi.


EMİNE ÜLKER TARHAN milletvekilliği adaylığı için YARSAV başkanlığı görevinden istifa ederek CHP adayı oldu. HSYK eski Başkanvekili KADİR ÖZBEK de milletvekili adayı.
"Eğer siyaset yapmak istiyorsan cübbeni çıkart gel" çağrısına uydular demek ki sonunda...

Ağustos ayındaki bir yazımda şöyle demiştim:
"(YARSAV) Sıradan vatandaş olarak ne olduğunu bilmediğimiz bu kurum ve başkanları (Emine Ülker Tarhan ve öncesinde Ömer Faruk Eminağaoğlu) son dönemde adeta bir siyasi parti genel başkanı havasında her gün basın açıklaması yapıyor ve iktidarı eleştiriyor. İktidardakiler de sağolsun işte karşılıklı atışmaya devam..."
(bkz:  Gündem Ağustos 2010/4)



YİĞİT BULUT'un adıysa AKP İstanbul ikinci bölge diye geçiyordu ancak aday gösterilmedi. Adamda iyi manevra kabiliyeti var yalnız, hakkını vermek lazım. Ulusalcılıktan girdi, Adnan Hoca ile Evrim Teorisi'ni canlı canlı çürüttü, DP'den yolu geçti ve en son AKP'ye kapak atmaya çalıştı.
Şimdilik olmadı.


Olaylı eşi  ÖZLEM TÜRKÖNE  ("Özlem siyasette yeni")  geçen dönem İstanbul 1. bölgeden AKP milletvekili olan MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE listede yer bulamazken; karikatürist Salih Memecan'ın eşi NURSUNA MEMECAN Sivas'tan;  Sakarya'dan aday gösterileceği konuşulan milli futbolcu HAKAN ŞÜKÜR  İstanbul 3. bölgeden;  Dış İşleri Bakanı  AHMET DAVUTOĞLU Konya 1. sıradan;  gazeteci  ŞAMİL TAYYAR  Gaziantep'ten aday gösterildi.  (AKP)
Oktay Ekşi'nin Hürriyet'ten CHP'ye yatay geçişinin benzerini, Muammer Güler AKP'ye geçerek yapıyor. Herkes ödülünü alıyor.   (@itaatsiz)


14 Mart 2011 geceyarısı uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralanan  İBRAHİM TATLISES ise Urfa'dan bağımsız aday. Önce AKP'den adaylık beklemiş kendisi, ancak olmayınca olmuyor dememiş ve bağımsız adaylığını koymuş.
(Bu kez, geçen seçimlerde Uzanlar'ın Genç Partisi'ndeki İstanbul adaylığı gibi bir gözü karalık yapmadı.)

Son dakika  (21 Nisan) :   İbrahim Tatlıses adaylıktan çekildi.



Biraz da Ergenekon'un seyrine bakalım:

Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın  Ergenekon terör örgütü (ETÖ) üyeliğinden tutuklanmaları,  davaları iyice sulandırdı ve hedef şaşırttı.
Son Ergenekon gözaltıları  başlığında da yazdığım gibi:
"Ergenekon Operasyonu"  oldu:   "Cemaatime dokunma!  Hareketi"


"Ahmet Şık 'Ergenekoncu' olarak gözaltına alınabiliyorsa,  ben de alınabilirim demektir."
"Ergenekon'u ben birilerinin cezalandırılacağı bir 'okazyon/fırsat' olarak görmüyorum. Ama bazı şeylerin bundan böyle kesin olarak bir daha yapılmamasını sağlayacak bir olay olması gerektiğini düşünüyorum. Bu da bir 'ceza' sorunu değil, bir 'sergileme' sorunu olmalı. Yani, yıllardır kurulmuş, işletilmiş bu mekanizmanın nerelere kadar uzandığını, nüfuz ettiğini ve nasıl çalıştığını bizlere açık açık göstermeli. Her şeyin ortaya çıkmamasına da razıyım  (zaten elimizde değil),  yeter ki çıkanlar,  olayın bütünü hakkında yeterli fikir versin.

Ama bu dediğimin, kendisini tanıdığım Ahmet Şık'ı, veya yazdığından tanıdığım Nedim Şener'i gözaltına almakla gerçekleşmeyeceğini de biliyorum. Şu anda söyleyebileceğim, bu gibi davranışların, tam tersine, sürece zarar vereceği ve ortaya çıkmış olguların inandırıcılığını da zedeleyeceğidir.
(Son gözaltılar,  Murat Belge.  6 Mart 2011, Taraf)


Bugün Nedim Şener ve Ahmet Şık'a karşı başlatılan operasyon, Ergenekon üzerinden muhalif sesi susturmanın zirve noktasına ulaştığı andır.
Bu itibarsızlaşmanın sorumluluğu artık hükümetin de üzerindedir. Hükümet, Ergenekon davalarının istihbarat ayağında hakim olan zihniyet polisliği yuvasına hızla neşter vurmazsa, Ergenekon'un Susurluk'a dönüşmesinin sorumlusu olarak tarihe geçecektir.
(Ergenekon Susurluk'a dönüyor, Ahmet İnsel. 6 Mart 2011, Radikal)
(*) Ahmet Insel, davanın zihniyet polisliğine dönüşmesinin Türkan Saylan'ın dahil edildiği aşamada başladığını iki yıl önce belirtmişti.

Ülkemizde mahpusların yüzde 55'ini tutuklu yargılananlar oluşturuyorken, sanık hakları sadece paşalar ve bir kısım gazeteciler içeri alınınca aklına düşenlerin samimiyetine inanalım mı?
('‘O da’  mı muhalif,  Hilâl Kaplan.  23 Şubat 2011, Taraf)

Aslında medya dışında sokaktaki vatandaşın umrunda değil hatta hoşuna gidiyor.   (dersimi - 9 Şubat 2011, Radikal Online)

Toplu mezarların açılması, Diyarbakır'daki JİTEM davası vd Ergenekon davasının yan ürünleri, keşke bunlar davanın ana konuları olabilseydi.   (Orhan Kemal Cengiz)



Gelen tepkiler sorasında hükumet önce "Yargının işidir, biz karışamayız" dedi. Başbakan ise "Yargı toplumsal duyarlılıkla değil dellilerle hareket eder. Beklentimiz sürecin hızlanması" dedi. Sonrasında olaylar Ergenekon Savcılarının değiştirilmesine kadar uzandı. Ergenekon soruşturmasına bakan Zekeriya Öz, Fikret Seçen ve Ercan Şafak davadan alınarak İstanbul Başsavcıvekili olarak atandı.  CHP ve BDP'nin Ergenekon ve KCK davalarından tutuklu çeşitli isimleri aday göstermelerini değerlendiren Recep Tayyip Erdoğan: "Dokunulmazlık kaldırılsın diye bu kadar konuştular. Şimdi dokunulmazlık zırhına kimlerin müracaat ettiği ortada."



VETO: Yüksek Seçim Kurulu (YSK); aralarında Hatip Dicle, Leyla Zana, (polis tokatlayan) Sabahat Tuncel, Sırrı Süreyya Önder ve Gülten Kışanak'ın da bulunduğu DTP/BDP'nin 12 bağımsız milletvekili adayının adaylıklarını,  milletvekili seçilme yeterliliğini etkileyecek
eski mahkumiyetleri bulunduğu gerekçesiyle iptal etti.

Kişisel yorumum:  Mecliste mafya ile bağlantıları afişe olmuş olan, hatta Wikileaks belgelerine girmiş isimler dahi aday olabiliyor, yolsuzluk veya değil, başkaları da sorun edilmiyor; ama sıra BDP'lilere gelince adaletin kılıcı iniveriyor, bravo!  Ayrıca mesela Sabahat Tuncel'in milletvekilliğine gerçekten bir mani olsaydı, zaten daha önce milletvekili olamazdı. Olay bitmiş, kadın milletvekili olmuş, tekrar adaylığını koyuyor, bunlar bitmiş olayı yeniden açıyor.
"Abdülkadir abi (Abdülkadir Aksu) listede, Cemil Çiçek listede, Hrant cinayetinin baş valisi Muammer Güler listede... Kafatasçı tespitleriyle ünlü Yusuf Halacoğlu MHP'den milletvekili adayı olmak için Gazi Üniversitesi'ndeki görevinden istifa etti.."

Yüksek Seçim Kurulu'nun provokatif kararı ardından yükselen tansiyon sokaklara taştı. On binlerin katıldığı gösterilere saldıran polis ve asker, onlarca kişiyi yaraladı. Yüzlerce insanın gözaltına alındığı olaylar sırasında Bismil'de üzerine ateş açılan İbrahim Oruç yaşamını yitirdi.  (Kanlı Seçim; Halka Gaz, Dayak ve Kurşun!)

Görgü tanıkları, silahla hedef alınarak vurulan Oruç'un yere düşmesinin ardından tekmelenmesiyle dişlerinin kırıldığını belirtti. Bu arada gösteriler sırasında anaokuluna/kreşe molotof kokteyli atmak gibi aşırılıklar tepki çekiciydi. Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde bir kişinin ölümüyle sonuçlanan olayı protesto eden Van'daki bazı göstericiler, bir banka şubesine molotofkokteyli attı, "haklıyken haksız duruma düşmek" gibi yorumlar yapıldı. Ayrıca zaten hali hazırda milletvekili olan kişilerin yasal durumu aday olmalarına bile imkân vermiyorsa;  madem nasıl milletvekili oldu bunlar geçen seçimde?
Yine de Türk Medyası "vatan hainleri", "teröristler" gazlaması yapmaktan geri durmadı ki burada yapılan bir demokrasi ayıbıdır. Bu sevimsiz durumu bile kınayamadı büyük medya.

AKP'ye duyulan nefretin yarısı Kürtlere reva görülen şiddete duyulsaydı, şimdiye kadar şahane bir ülke olacaktık. (@erkanshen)

Bankayı ateşe verenle, onların haberini ateşle veren güya haberci arasında ne fark var? Biri kahverengi, öteki lacivert. (@theserendipity)

Bu kararın en çok AKP'ye yarayacağı ve siyasi-planlı bir karar olduğu konuşulmaya başlandı hemen. YSK vetosuna CHP'den tepki geldi. Meclisi olağanüstü toplayarak YSK krizini çözme önerisinde bulundu CHP. Gelişmeler ve artan tepkiler üzerine midir bilinmez; YSK bu kez de "Eksik belgeler tamamlanırsa adaylar seçime girebilir"  açıklamasını yaptı.  (Şaka gibi!)

1.5 yıllık hapis cezası 6 ay hapse çevrilen İstanbul 1. Bölge Bağımsız Milletvekili Adayı Sebahat Tuncel'in parlamentoya tekrar girmesinin önü açıldı. Gültan Kışanak da mahkemeden seçim hakkına ilişkin belgeyi alarak YSK'ya iletti. Hukukçu olmadığımdan anlamını tam idrak edemesem de, mahkemelerin apar topar "memnu hakların iadesi" kararları almasının, bağımsız adaylar için süreci normale döndürdüğü söyleniyor.

21 Nisan'daki YSK toplantısı sonrasındaysa; HATİP DİCLE, LEYLA ZANA, SALİH YILDIZ, ERTUĞRUL KÜRKÇÜ, GÜLTAN KIŞANAK, SEBAHAT TUNCEL ve HARUN ÖZCAN'ın milletvekili adayı olmalarına engel durumlarının bulunmadığı açıklandı. Yani bu isimler 12 Haziran seçimlerinde adaylar arasında yer alacak.  İsa Gürbüz, Çiçek Otlu ve Şerafettin Efe'nin itirazları ise reddedildi.

Ey YSK. Değdi mi? Bir gencin ölümü, onlarca yaralı, yüzlerce dükkan ve arabanın tahrip olmasına değdi mi? Aynı kararı daha önce alamaz mıydınız. Türkiye'ye bunu yapmaya hakkınız yoktu. Bu faturayı ödetmemeniz gerekirdi. Artık güvenilirliğiniz kalmamıştır.  (*, **)

yasakların ardındaki derin elden nasıl rahatsızsam,  aynı derin elin yasakları 1 günde kaldırmsından da rahatsızım. bağımsız bir hukuk istiyorum. (@sucluyorum)

"YSK'nın altı üyesi Yargıtay'dan, beş üyesi Danıştay'dan geliyor.  Hepsi hukukçu.
Peki, bu kadar çok karar değiştiren hukukçulara ve onlara böyle karar değiştirme imkânı veren hukuk sistemine nasıl güveneceğiz?
Bu kararların siyasi olmadığına nasıl inanacağız?"
"Bu ülkede barışın gelmesini istemeyenler var ve ortalığı birbirine katacak bir gücü de hâlâ ellerinde tutuyorlar."
"Burası devlet falan değil;  Ankara "bela" arayan adamlarla dolu ve istediklerinde o belayı da çıkartabiliyorlar.
"Bu ülkenin huzura ve barışa kavuşmasını isteyenlerin çok kararlı davranması, bu devleti, Anayasa'yı, kurumları baştan aşağıya değiştirmesi gerekiyor.  Bu devlet bitti çünkü."
(Bitiş,  Ahmet Altan.  20 Nisan 2011, Taraf)

Olayı  Ergenekon'a bağlayanlar da olmadı değil:
AKP nin anayasayı değiştirecek cogunluga ulaşması muhtemel olan bir secim oncesinde kim Turkiyeyi sallamak isterdi bu kadar acaba?  (@kuntakinteden)


Hazırlanacak yeni Anayasa için TBMM Anayasa Komisyonu Başkanlığı gibi özel bir görevi de bulunan AKP'li BURHAN KUZU, YSK'nın bu kararına destek verdi ve "YSK zaman zaman çok yanlış kararlar verir. Ama belki en doğru kararlardan birisi budur maalesef" diyerek vetoya sahip çıktı.

Ve son olarak, Samsun'dan bağımsız milletvekili adayı olan 28 yaşındaki İsmail Çelik'in adaylığını YSK kabul etti. İsmail Çelik, Samsun'daki bir duruşma çıkışında açıklama yapan DTP/BDP Genel Başkanı Ahmet Türk'ü yumruklamıştı.

.
Altanlar,  Ecevit,  Türk Medyası,

12 Nisan 2011 Salı

 Yasaklar ve uzun bir aradan sonra tekrar merhaba

Selam.  Neredeyse 1 aydan fazla bir zamandan sonra tekrar bir şeyler yazıyorum buraya,  ki bu kadar aradan sonra kolay değil benim açımdan. Hatırlarsanız geçen ayki Blogger/Blogspot kapatma kararı sebebiyle bloglara erişim yasağı getirilmişti. Geçici çözümler bularak (DNS ayarları vs.) girmeyi başaranlarımız olsa da;  açıkçası kendi adıma bir kopuş,  böyle bir absürd yasakçılık anlayışından tiksinme halleri içerisindeydim.  Bu süreçte blog yazarlığı ile aramda bir soğuma yaşadım.

Yazma işi böyle işte!  Düzenli zaman ayır(a)mayınca kopuyor ve soğuyorsun. Bazen de şöyle oluyor:  Diyelim ki yazmak istediğin çok şey var önünde, zamanın da var.  "Hangisinden başlayayım, hangisine yoğunlaşayım?" kararsızlığından bir türlü başlayamıyorsun.  Açıkçası durumum böyle.

Bu çekingenlik halini aşmaya çalışırken,  ufak bir giriş olarak yakın zaman içerisinde ülkemizde hatırladığım internet yasaklarından biraz bahsetmek istiyorum.


"Atatürk'e hakaret videoları" öne sürülerek sosyal paylaşım sitesi YouTube'un kapatılması vardı önce. (Aslında şeffaf, askerler ve siyasetçiler ile ilgili videoların kamuya açıldığı bir mekanı kapatmak ve yasakçılıktı bu kararın sebebi. Atatürk videoları ve Atatürk'ü koruma kanunu bu işin kılıfı oldu bence.)  Yasağa rağmen, ufak DNS ayarları veya Hosts dosyasındaki değişimlerle YouTube'a girmeye devam ettik. Yıllar sonra hem siteye olan ilgi-alakanın artması hem de "değişen zaman" derken tam YouTube açıldı diye seviniyorduk ki; yasağın kaldırılışı daha birinci ayını doldurmadan bu sefer de Deniz Baykal'ın gizli çekim videoları yüklenmiş diye, başvurusu üzerine YouTube  -tekrar-  kapatıldı.

Bir ara Google'ı kapatalım kampanyası başlatılmıştı hatırlarsanız. Gerekçe: "Vergi vermemesi ve dokunulmazlara karşı hakaret içerikli yayınlar yapılması" olarak açıklanmıştı. AKP'li Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, "Bu ülkeyi Google mı yönetecek?"  diye soruyordu.   (bkz:  Google sansürü)

Adı geçen ilgili siteleri kapatalım furyasında öncelikle AKP hükumetinin adı geçiyordu. Sonradan Atatürkçü Düşünce Derneği de bu yasaklara destek vermişti hatırlarsanız.  ADD Başkanı Tansel Çölaşan'ın yorumu şöyleydi:
"Bizim için Atatürk bir demokrasi ve kadın özgürleşmesi sembolüdür. Bu ona saygı ile ilgilidir.  Mahkemenin verdiği karardan rahatsız değilim."

Yani o da kapatılmalıdır diyordu ve bu hanım Danıştay Eski Başkanvekili!
(bkz:  Gündem Haziran 2010-II)


2010'un sonlarına doğru,  MÜYAP'ın "telif hakları" şikayeti ile müzik dinleme sitesi Fizy de kapatıldı.

Ve nihayet Mart 2011'in ilk günlerinde Blogspot.com/Blogger'a da erişimler engellendi. "Yuh artık!" dedik, bu nasıl "hukuk", bunlar nasıl "hukukçu"?? Bloglar üzerinden Lig TV yayınları yapıldığı gerekçesiyle davayı Digiturk açmış. "Peki neden bütün bloglar cezalandırılıyor?" diye isyan ettik,  Twitter'da #blogumadokunma  dedik.
Bu yapılanın, sırf içinde hırsız bir aile ikamet ediyor diye tüm mahallenin bütün giriş-çıkışların yasaklanmasından ne farkı vardı?


Bu sürecin bana tek kazandırdığı ise (buna bir 'kazanım' denebilirse eğer) Twitter oldu.  Yani daha fazla zaman ayırmaya başladım Twitter'a. Bunun neticesinde yasağın kaldırılışından sonra blogumu ihmal ettim.  (Zaten o nasıl bir "yasak kaldırma" idiyise,  günlerce Blogger'a akşam girdik sabah giremedik veya bir gün açıldı sonraki günler açılmadı... Bu döngüler de baydı tabii.)

Twitter demişken:  140 harf kısıtlaması,  "ben seni ekledim sen de beni ekle yoksa takipten çıkarım"  bakış açısı biraz sıkıcı.  Dahası,  okuduğunu anlamayan bir eğitimli güruh var gerçekten bu ülkede, onlardan kaçış yok.  Bir de ulusalcılardan... Sanırım bütün interneti kaplamışlar:)

.