23 Aralık 2009 Çarşamba

 TAKVA


Yanlış hatırlamıyorsam 2006 sonlarında vizyona girmiş, 2007'nin başlarında konuştuğumuz bir filmdi Takva. Vizyondayken kardeşimle izlemişken bir de geçenlerde televizyonda denk geldim. Sözlük yazarlığı yaptığım dönemde Takva ile ilgili yazmış olduklarımı bu vesileyle bloguma da aktarmak istedim;  burada eski-yeni Türk filmlerinden de bahsediyorum sonuçta.

Bence bu filmin en dikkat çekici ve başarılı özelliği, Türk Sineması'nda nadiren olan  (belki de ilk kez) İslam veya din üzerine çekilmiş bir filmdeki dini sahnelerin nispeten sırıtmaması, komik durmaması ve özellikle bazı kareleri ile ibadetteki huşuya yakınlaşması idi.


Film bir bütünlük sergilemiyordu.  (Kendimi ukala gibi hissettim bir an. Hangi ara  "sinema eleştirmeni"  olmuştum ki!)
Neyse efendim  konumuza dönelim.
İçerisinde sanatsal, farklı ve zihni meşgul edici unsurlar barındırmakta idi TAKVA.  Muharrem'i canlandıran baş rol karakter oyuncusu  Erkan Can  bu filmde çok iyi oynamıştı. O kadar ki, sanki gizlice bu adamın evine kameralar yerleştirilmiş;  bize de sinema niyetine biraz sanat biraz maneviyat sosuyla bezenmiş bu görüntüleri izletiyorlar gibiydi.

Filmin senaryosunda, Türk Sineması'nda genelde çok düşülen bir hataya tekrar düşülüp  karakterler arasında göze batan, aşikar bir taraf tutma, üstünü altını çizme yapılmamış. O zamanlar bir sözlük yazarının da dediği gibi;  bu sayede,  "Sadece öfke dolu bir senaryo bekleyen entelektüellerin ya da gönül gözüyle bu dünyada yaşayan dindarların izleyebileceği bir film olması engellenmiş böylece."

Ne var ki ilk dakikalarda çıkan zikir sahnelerinde bir yapaylık hissettim kendimce.  Muhtemelen o sahnelerdeki oyunculuklar üzerinde çok çalışılmıştır, zaten filmi yapanlar da bunu söyledi ama bazı şeyler sadece oyunculuk ya da çok tekrarla aşılamıyor. Keşke o sahnede görüntüyü çeken ve görüntüsü çekilen insanlar yaptıkları şeye kendileri de inansalardı. Zikir ayinlerinde müritlerin kendinden geçerken ve grup içinden biri/birileri onları coştururken içinde oldukları ruh halini anlayabilselerdi. O zaman daha inandırıcı bir film olurdu bence.

Güven Kıraç, yaklaşık aynı dönem vizyona  girmiş olan  Sınav  filminde
ne kadar iyi olmuşsa,  bence bu filmde
o kadar iyi olmamış.
Adam iyi oynamamış değil, belki de iyi oynamıştır. Ama o kadar komedi filmlerinde görmeye alıştık ki Güven Kıraç'ı, ve o kadar başarılı ki sorunlu komik tiplemelerde!  (bkz: Kirpi)...buna bir de Takva'daki başarısız takma sakal denemesi eklenince,  okuldaki sene sonu müsamere oyunlarını çağrıştıran bir figür  (hoca efendi?)  çıkmış ortaya.  Ben öyle gördüm bir izleyici olarak.  Ve tekrar söylüyorum, Erkan CAN  çok iyi oynamış. Hatta sinema salonunda filmi izlerken yanımda oturan çocuk bir yerde yüksek sesle  "Aynı babam gibi namaz kılıyo lan,  hatta terlikleri bile aynı!"  diye ses verdi.

Gelelim rüyalara...
Film içerisinde öyle rüya sahneleri var ki,  sanki "film içinde rüya"  veya  "film içinde film" gibi değil,  "aynı sinema salonunda iki film birden!"  olayı gibi.
Bir de sanki birkaç bölümlük bir eserin ilk bölümü gibiydi Takva.  Sonunda konu bir yere bağlanmadı, sadece bir kolaj izlemiş gibi olduk çıkarken.

Tabi filmle ilgili bir sürü eleştiri böyle alt alta sıralanabilir; ya da şöyle iyi böyle iyi, şu yüzden güzel de denebilir.  Açıkçası hakkında duyduğum en dikkat çekici kritik Hakkı Devrim'e aitti. Hatırladığım kadarıyla burada paylaşmak isterim:

"Muharrem içine kapalı,  dini akidelerine sıkı sıkıya bağlı  ve hiç cinsel tecrübesi olmamış bir adamı oynuyor, değil mi?  Ama gördüğü rüyalar bana ancak çok deneyimli bir erkeğin göreceği cinsten geldi.
...
Bana filmden sonra insanlar sordu, 'Siz beğendiniz mi?' diye. Beğendim beğenmedim, o çok önemli değil ama Türkiye bu filme hazır mı? Bu filmde anlatılan şeyleri tartışmaya hazır mı?  Bana cevap olumsuz gibi geliyor"
 gibi bir şeylerdi. Birebir hatırlayamadığım için tam olarak ne dediğini de yansıtamıyorum tabi.



EKLER:
  • Filmi izlemeden birkaç gün önce kafayı,  "olmadan olmuş gibi yapmak" ifadesine takmıştım. Bu ne ola ki diye düşünüyordum. Takva filmi benim için biraz da o sorunun cevabı oldu. Bedensel arzularının üstesinden gel(e)memiş bir adamın, sanki bunları ve dünya nimetlerinin çekiciliğini aşmış gibi kendisini konumlandırmış olmasının ruhu üzerindeki korozif etkileri de veriliyor filmde.


  • Bugüne kadar Türkiye'de ve dünyada pek çok ödül almış olan bir film. Türk Sineması'nda yapılmış nispeten en komik olmayan dini sahneleri barındırıyor. Genelde dini filmlerimiz komik ve abartılı duruyor malum olduğu üzre.  Sadece şunu söylemek istiyorum:
    İslam hakkında pek olumlu düşüncelerim olmasa da, İslam'ın yansıtıldığı etkileyici bir filme de şapka çıkarırım ben.  Ve Takva'da yönetmen Özer Kızıltan güzel iş çıkarmış gerçekten. Tüm eksiklerine rağmen,  bardağın dolu tarafından bakalım derim.

    (Özer Kızıltan, bir zamanların meşhur Kanal D dizisi Gülbeyaz'ın yönetmeni imiş. Ayrıca Yağmur Zamanı'nı da o yönetmiş! Bugün bunları öğrendim ve burada da bulunsun istedim.)


  • "İçinde müzik yok ki neresine en iyi müzik ödülü verilmiş bunun?" gibi soruları olanlar, resmi internet sitesine yönelebilirler...diyecektim ki site kapanmış.  Ben de You Tube'dan bulduğum birkaç link vereyim bari.
    bkz:  YouTube  film fragman
    bkz:  YouTube  (Zikir sahnesi)



1 yorum:

canilecanan dedi ki...

Yönetmen Özer Kızıltan  bugün kansere yenik düştü.
(5 Mayıs 2020)

IMDB  sayfasına bakınca  çeşitli film ve dizi projeleri olduğu görülebiliyor.  Bu kadar çok insanın,  hem de en verimli olacakları zamanda ölmesi...  Ne diyeyim bilemiyorum.
Ölüm,  insanlığın ortak ve büyük düşmanı.