15 Şubat 2009 Pazar

 KİM KİMDİR?

Ben çocukken  (80'ler),  televizyonda bu isimde bir program vardı. Cumartesi sabahları,  dönemin tek kanallı TRT'sinde çocuk kuşağında yayınlanırdı. Tarihteki ünlü bir kişinin hayatı ve yaptıkları,  bir spiker tarafından önündeki yazılı kısa metine bakarak  birinci tekil şahıs kipinde okunur,  bitiminde
"BEN KİMİM?"  diye sorulurdu.  5-10 saniye süren hafif müzik eşliğinde bizler tahmin yürütmeye çalışırken,  süre bitiminde ekranda bu kişinin vesikalık resmi belirirdi.   ("Cumartesiden Cumartesiye")

İşte son günlerde Ergenekon cephesinde olan yeni gelişmeler bana bu programı anımsattı.  Evet gerçekten, "KİM KİMDİR?"
Herşey ve görüntüler o kadar hızlı bir şekilde akıp gidiyor ki,  o kadar çok yalan-yanlış haber ortada dolaşıyor ki,  bu kez tahmin yürütmek için 5-10 saniyeniz bile olmayabiliyor.











Mesela günlerdir,  Susurluk davasının baş aktörlerinden  (Adli Tıbbın  "Hafıza kaybı geçirmiştir" raporuyla salıverilen)   İbrahim Şahin'in  (yukarıda sağda), bu kez Ergenekon davasındaki savcılık ifadeleri  ve  yeni gelişmeler facia boyutunda ilerliyor.  Bu ifadelere gecikmeli de olsa bir gazete  (Radikal)  yer verdi.  Özellikle Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak ismi göze çarpıyordu savcılık ifadelerinde.  Ertesi gün bir de ne görelim! Türk Silahlı Kuvvetleri,  "Vay! Ne haddinize!"  mealli bir basın açıklaması ile Radikal'in akreditasyonunun askıya aldığını duyurdu.

(Genelkurmay  Radikal'in akreditasyonunu askıya aldı:  "Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, Özel Harekât Dairesi eski başkanvekili ve Susurluk hükümlüsü  İbrahim Şahin'in,  Ergenekon soruşturması çerçevesinde tutuklanmasından önce verdiği ifadesine geniş yer veren Radikal gazetesinin akreditasyonunun askıya alındığını açıkladı.")

TSK'nın bu sert çıkışından sonra,  İbrahim Şahin de çıkıp günlerdir ortada dolanan ve hiçbir itirazda bulunmadığı savcılık ifadesini reddetti.  "Hepsi yalan!  Savcının kendisi yazdı"  şeklinde bir U-dönüşü yaptı.
İşte bu kadar!

(Ne nedir?,  sonradan hatırlayabilelim diye,  bir kaç dikkat çekici haber ve linklerini veriyorum)
bkz:  ‘ İbrahim Şahin’in sorgusu TSK’ya uzandı’  -  Radikal, 11/02/2009
bkz:  ‘Şahin’in ifadesi,  Genelkurmay’ın açıklaması’  -  İsmet Berkan. Radikal, 13/02/2009

İbrahim Şahin'in  ciddi iddiaları var  ve  evinde bulunan tuhaf/önemli evraklar... Yeni kurulacak Terörle Mücadele Müsteşarlığı'nda kendisine önemli bir görev önerildiğini,  bu amaçla 300 kişilik bir vurucu tim oluşturmaya çalıştığını söylüyor.  İç temizlik yapacak özel bir birimi TSK'nın en üstünden gelen talimatlarla kurmaktan, Genelkurmay'ın bilgisi dahilinde planlanan S-1 (Sefir) isimli bir örgütten,  emrinde polis ve askerlerin olmasından;  Alevi Cemaatleri,  Özür Diliyorum aydınları,  Ermeni cemaati önderleri  ve bir sürü kişi için hijyenik temizlik operasyonlarına başlanmasına ramak kalmasından... Tabii eğer yakalanmasaymış!

Evinde pek çok evrak,  suikast planı,  bazı caphaneliklerin krokileri vs bulunuyor.  Pek çok üst düzey askerle görüşmeleri de dinlenme kayıtlarına takılmış İbrahim Şahin'in.
bkz:  ‘Yakalanmasaydım bir hafta sonra operasyon başlıyordu’  -  Radikal, 12/02/2009
bkz:  ‘Genelkurmay: İbrahim Şahin’le görüşmedik


Bir de  Fatma Cengiz  meselesi var ki anlayana mavi boncuk! Kimdir bu kadın?
"Kayseri Hava İndirme Tugayı'nda  görevli olduğu iddia edilen tutuklu  Fatma CENGİZ"  deniyor haberlerde.  Genelkurmay ise yalanlıyor.  Ancak kimdir sorusuna cevaben halen medyada anlamlı bir bilgi mevcut değil.  Hakkında "meczup" deniyor,  "dengesiz" deniyor...  "Haftasonları komutan pantalonu giyerdi,  deliydi"  denmiş bir yerde mesela ki ona çok güldüm. Hani şu geçen yazın sosyetesinde pek bir meşhur olan asker kıyafetleri modasını takip ediyormuş ayol bu Fatma!  Ne kadar yeterli bilgiler bir insanı karalamak için, öyle değil mi?

Fatma Cengiz,  İbrahim Şahin  ile  üst düzey generallerin  gizli hattan görüşmelerini sağlıyormuş.  Şahin öyle diyor.  Fatma Cengiz'in,  elindeki bazı CD'leri kullanarak  İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ı  tehdit etmesi iddiası var bir de...  (Akla ziyan iddialar var  Fatma Cengiz  hakkında,  bkz:  Fatma Cengiz ulak mı,  yoksa yönlendirici mi? - Radikal, 12/02/2009)

Eğer  İbrahim Şahin  bunları uyduruyorsa;  bu kadar büyük bir cesareti,
("İlker Başbuğ'un haberdar olduğu"  iddiası mesela),  gerçekten bu devasa cesareti nereden buluyor?  Hafızasını kaybeden İbrahim Şahin'in bu olduğuna emin misiniz?  300 kişilik ölüm listeleri oluşturan bu adam mı?)


Bu noktada bir de  Orgeneral Şener Eruygur'un eşi Mukaddes Eruygur'a ait olan bir dinleme kaydı ortaya çıktı. Dinlenen dinlenene yani!  Öncelikle bu şekilde telekulakların ve ortam dinlemelerinin alıp başını gitmesinden bu ülkenin bir vatandaşı olarak kaygı duyuyorum, hoş bir şey değil.

Ancak söylenen şeyler de az buz değil; yani "kamu menfaati var" bu bilgilerin kamu ile paylaşılmasında.
Burada bir es koyup  Bayan Eruygur'un  GATA'daki bir sohbeti  ve iki doktorun kendi aralarındaki konuşmalarına kulak verelim.
bkz:  Dinleyiniz/izleyiniz.

Maalesef bu kayıttan da öğreniyoruz ki,  artık güvenebileceğimiz hiç bir kurum kalmamış buralarda. Moral bozucu bu şeyin ayrıntılarına, eğlence ve paylaşım amacı ile açmış olduğum bu blogda değinmek dahi istemiyorum şu an.  İyisi mi,  en kör gözüm parmağına nokta  ("12. ve 14. Ağır Ceza Mahkemeleri bizdenmiş")  hakkında yazılmış iki makaleden alıntı yapma kolaycılığı ile yetineyim.

1.Hasan Celal Güzel'in  13 Şubat tarihli Radikal gazetesindeki duygusal yazısından kısa bir alıntı,  (‘Yazıklar Olsun Size!’):

"... ‘Yok canım, hiç öyle şey olur mu?’  diye düşünürken,  birkaç gün önce diğer emekli orgeneral Hurşit Tolon’un,  tartışmalı bir şekilde tahliyesini hatırlıyoruz.
İddiaya göre,  Tolon’un avukatları,  tahliye talebi için 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin nöbetini beklemişler ve bunu ayarlamak için ellerinden geleni yapmışlar…
İşte bu nokta, yargının iflâs ettiği noktadır."

2.  ‘Genelkurmay Radikal’e kızacağına...  Oral Çalışlar. 14/02/2009, Radikal

"Şener Eruygur’un eşinin, bir askeri doktorla konuşmaları medyanın önemli bir bölümünde nedense önemsenmedi.  İki mahkemenin kendilerinden olduğunu söylüyordu bayan Eruygur.  Nitekim bu ‘bizden’ mahkemelerdeki hâkimlerden birisi, ‘akla ziyan’ bir gerekçeyle Hurşit Tolon’u tahliye etmişti."

Garih cinayeti  ile  devam edecek...


Hiç yorum yok: